8 Aralık 2009 Salı

VBAC ya da SSVD

Gelelim şu looooong dreaded konuya...
Öncelikle şunu yazmalıyım: bu yazacağım konu tamamen kamu yararına ve anne adaylarını bilgilendirmek amaçlı yazılacaktır. İçinde kendim ve İmge ile ilgili bazı bilgiler olsa da aslında tamamen teknik bir konu. Normal doğum düşünmeyenlerin zaten okumalarına bile gerek yok. Konu ilginizi çekiyorsa ve hatta bütün
bu hamilelik ve doğum konularına daha sağduyulu yaklaşmak isterseniz lütfen bakınız çevirisini yaptığım kitap: Gebelik (Delta Yayınları). Kitabın orjinal adı "The Commonsense Aproach to Pregnancy". Havamı da atarım işte böyle. Hamileyken bile hamileliğin kompedanı gurusu olmayacaksam ne anladım ben bu işten :ppppp

Neyse, oğlum E
kin doğduğunda ben 22 yaşında- şimdi düşününce - daha ergenlikten yeni çıkmış fazlaca genç bir anneydim. O zamanki doktorum hiç bir neden olmadığı halde bana sezaryen önerdiği için hiç sorgulamadan, anlamadan dinlemeden durup dururken ameliyat oldum. Üstelik Ekin sadece 2800 gr. doğdu ve sezaryen de başıma gelen en kötü şeyler arasında sayabileceğim çok kötü bir deneyim oldu benim için. Elbette Ekin'i görmek, onu kucaklamak tarif edilemez bir duyguydu, başıma gelen en güzel şeydi Ekin, belki de o korkunç ameliyat deneyimini kabul edilebilir kılan tek şey onun sağlıkla dünyaya gelmesiydi....ama benim sözünü ettiğim şey o değil. Ameliyattan sonra ayılmam çok uzun zaman aldı, ilk gece kabus gibi geçti, kıpırdayamıyordum, bebeğimi emziremiyordum, ilaçların etkisiyle etrafımda olan bitenin de ne kadar farkındaydım hatırlayamıyorum. Bırak hareket etmeyi, yürümeyi, bebekle ilgilenmeyi, yatağımdan kendi kendime doğrulamadığım için annem yatağın arka kısmını kaldırıyordu ve ben o şekilde yarı oturur hale gelerek bebeği emzirebiliyordum. Tam bir kabus! Her anlamda yatağa çivilenmiştim ve o güzel duygulardan eser yoktu. Beni daha da üzen, çok geç ayıldığım için Ekin'i en son görenin ben olmuş olmamdı. yaklaşık 1.5 saat sonra ben nihayet odaya getirildiğimde, oğlum herkesin kucağında hoplatılmıştı bile...Bana bir bakışı vardı ki, hayatımın sonuna kadar asla ama asla unutmam mümkün değil. Bana o elma kadar kafası ve kaşık kadar suratını dönüp kaşlarını çatarak, "Ben doğdum, sen nerelerdesin!" der gibi öyle bir baktı ki... içimi delmişti o minik insanın bakışları. İşte oğlumla ik tanışmamız, ilk bakışmamız ne yazık ki böyle oldu. Oğlumun karakteri daha o zamandan belliymiş :P Şimdi de köşeye sıkıştımı hemen "Senin suçun!" diyip çıkıyor eşek sıpası! :) Sanırım o zaman, tam o an belki de bilinçdışı karar verdim, eğer bir gün bir çocuğum daha olursa, onu asla yalnız bırakmamaya! O an bir başka çocuk düşüncesi aklımdan geçmiş olamaz gerçi, o ruh halinde ve ortamda...belki de daha sonra karar verdim, bilmiyorum...

Şimdi gelelim VBAC ve SSVD kelimelerinin anlamına. VBAC- Vaginal Birth After Caeserian; SSVD - Sezayen Sonrası Vajinal Doğum anlamına geliyor. Özellikle Amerika'da çok desteklenmeye başlandı son zamanlarda. Ama en yaygın olarak Almanya'da yapılıyormuş, neden bilmiyorum ama hiç şaşırmadım. Almanların ilginç insanlar olduğunu düşünmüşümdür hep zaten. www.ican.org sitesinden de farkındalık ve bilgilendirme çalışmaları yapılıyor. Hatta bir ara bu site yetkilileriyle yazışıp Türkiye'de bir farkındalık çalışması yapmak isterlerse çeviri vb. konularda destek olmak istediğimi bile yazdım. Aslında çok ilgilendiler ama ben sonra zamansızlıktan işin peşini bıraktım ne yazık ki. Bu arada Türkiye'de de SSVD kısaltması ile yavaş yavaş gündeme gelmeye başladı bu konu. Pek bileni, destekleyeni olmasa da... Yahoogroups'da bir mail grubu var. ssvd@yahoogroups.com adresinden bu yürekli insanlara ulaşmak mümkün. Bugün oraya üye oldum. Sanırım 2007'de kurulmuş bir grup. Hepsini tebrik ediyorum.
Bu arada WHO - Dünya sağlık örgütü de herhangi bir sağlık gerekçesi olmadan isteğe bağlı - elektif-
sezaryen oranının tüm dünyada çok tehlikeli biçimde arttığına ilişkin bir rapor yayınlamış durumda. Zaten benim yukarıda da anlattığım pek çok nedenden ötürü alt yapım da hazır olduğundan VBAC fikri bana çok sıcak geldi ve sanırım 20. haftamdan itibaren de bu konuda epeyce okuyup araştırma yaptım. Bir kere searyen olduysan bundan sonraki tüm bebeklerini de ameliyatla aldırmalısın fikri bana çok manasız geliyor. Tabii doktorlar en küçük bir riski dahi bizim adımıza almak istemiyorlar ve zaten kaygılarla dolu olan hamile kadınlara "Ama riskli" dediklerinde akan sular duruyor. Hangimiz bir doktora "rağmen" bir şey yapacak kadar deli olabiliriz ki! Üstelik de hamileyken! Sadece kendi bedeninin değil, bir de minnacık bir can parçasının sorumluluğunu taşırken! İyi de bu doktorların bahsettiği riskin ne kadarlık bir risk olduğunu kim biliyor? Ameliyatın riskinin daha az olduğunu kim garanti edebiliyor? Doktorların gerçekten tek kaygılarının sadece risk faktörü olduğundan, yoksa işin kolayına kaçmadıklarından nasıl bu kadar emin olabiliyoruz. Pek çok konuda bir sürü uzmana danışmadan bir şey yapmazken, kendi hayatımızla ilgili kararları alırken böyle bir kararı bir başka insana - tamam uzman o ama riski alan hala benim- bırakmanın iyi bir fikir olduğundan nasıl emin olabiliyoruz. Ben belki biraz da çevirdiğim yukarıdaki kitabın da etkisiyle, kadınların hem kendi bedenlerinin hem de doğacak bebeklerinin sorumluluğunu almalarının en azından birazını ellerinde tutmalarının doğru olduğuna inanıyorum. Tüm doktorlara asla genelleyemem ama bazı doktorların işin biraz da kolayına kaçtıklarını düşünüyorum. Kızkardeşimin bitanecik yeğenim Duru'yu doğururken yaşadığı şey örneğin... Daha hiç bir doğum sancısı vs. yokken suni sancı verdiler. Henüz doğmak istemeyen bir bebek neden zorla, ilaçla doğurtulur ki! Beklenen tahmini doğum tarihi zaten adı üstünde "tahmini" bir tarih, bunun artı eksi 1 haftası olduğunu herkes biliyor. Hatta istatistiklere bakılacak olursa tam o gün doğan bebeklerin oranı %5'miş. Yani benim dahi bildiğim bu bilgiyi doktorların bilememesine imkan var mi?? (Bebeğin anne karnında strese girmesi, efendim kakasını yapması vb. zorunlu halleri bu yorumun dışında bırakıyorum elbette). 2 gün daha bekleseler belki kendiliğinden olacakken herşey; olay şöyle gelişti. Birkaç saatlik anlamsız bir sancı çekme- çekememe sürecinden sonra bu bebek doğmuyor buyrun sizi sezaryene alalım dendi; ve anlamsız bir ameliyatla doğum süreci daha yaşandı. Çok şükür şu anda ikisi de sağlıklı ve hiç bir sorun yok ama kızkardeşim bir bebek daha düşündüğünde o da bu zor seçimle karşı karşıya kalacak. Muhtemelen ona da doktoru son derece ciddi bir ifadeyle rahim yırtılmasından, bebek ölümlerinden, "risk"lerden söz edecek. Hangi risk? Daha en başından sürece anlamsız müdahalelerinde doğan risk! Elbette online alemde naçizane işgal ettiğim bu mütevazi köşemden baş tacımız hekimlere dil uzatıyor değilim, onların bilgi ve deneyimlerine sonsuz saygım var. Ama karar sürecine annenin de katılması gerektiği konusunda sonuna kadar tartışırım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım :) Kaldı ki bu VBAC konusunda hekimler de ikiye ayrılmış durumdalar. Destekleyen var desteklemeyen var arada olanlar var. Demek ki hala tartışmalı bir konu ve ne destekleyenler "kesinlikle zararsız" ne de desteklemeyenler "kesinlikle zararlı" diyemezler şu aşamada.
Türkiye'de bu konu daha da az bilinen bir konu ne yazık ki. geçen gün gittiğim doğum eğitiminde hemşire "hastanemizdeki doğumların %80'i sezaryen, 20'si normal doğum" dediğinde gerçekten dehşete düştüm. Bavulumu toplarken yaşadığım dehşet işte buydu, geçen gün yazmıştım sanırım. Bu rakamlarda bana fena halde ters gelen bir şey var.

Benim durumuma gelince, şu ana kadar hala beni normal doğum denememde destekleyecek bir doktor bulabilmiş değilim. Ama pes etmiş de değilim. İmge'nin babası bu Cuma günü gelecek. O zaman onunla 3 farklı doktora gideceğiz, fikir danışacağız. Çünkü bu birlik
te çıkmamız gereken bir yol, beraber almamız gereken bir karar. O da tabii ki çok endişeli. Eminim keşke daha az bilmiş bir karım olsaydı diyordur içinden! :) Bir yandan benim kararıma saygı duyuyor biliyorum ama bir yandan da gereksiz bir risk almak istemiyor ki çok haklı. Beni dinlemesi, hemen itiraz etmemesi bile büyük destek. Doktorlara da birlikte gideceğiz, ondan daha fazla ne isteyebilirim ki! Bu konu yüzünden günlerdir çok huzursuzum. Karar vermek, doğurmaktan zor olacak gibi.... Elbette kızımı da kendimi de tehlikeye atmak istemem. Normal doğum denerken bir komplikasyon oluşabilir yine sezaryen olabilirim, bunların hepsine hazırlıklıyım ve gelişmesi durumunda da şuursuzca inat edecek değilim. Ama daha denemeden, anlayıp dinlemeden bana "Se-zar-yen" demesinler ne olur! :)

Son not: Binlerce yıldır bütün hemcinslerimin başarıyla becerdikleri bir şey için, bugün bu kadar mücadele etmek zorunda kalıyor olmak bana çok tuhaf geliyor. Sonuçta evde doğurayım demiyorum ki ben de, güvenli bir hastane ortamında doğurayım diyorum. Olursa bir şey yine müdahale edersiniz kardeşim, yine keser biçersiniz. ne kadar meraklıymışsınız neştere...! Bu isteğim de gayet tabii değil mi Allah aşkına! (Son cümle reklamlardaki Hakkı Devrim tonlamasıyla okunsun lütfen) :)

Hiç yorum yok: