24 Aralık 2009 Perşembe

Sana bin can feda,seven ne yapmaz....

Esin Engin'in çok cici bir şarkısı bu....Kızımla bunu dinledik bir kaç kez bugün...özlemişim... Yarın öğlen inşallah kızımın babası geliyor, beraber beklemeye başlayacağız. Beni oldukça rahatlatır onun gelişi...ama onu iyice bunaltacak bir süreç bu aynı zamanda çünkü son bir aydır o işine gücüne devam ediyordu, dikkatini dağıtan bir sürü şey oluyordu çevresinde. Şimdi o da sadece doğuma odaklı yaşamaya başlayacak...Gelmesine çok seviniyorum çünkü o gelmeden bir şey olacak diye çok korkyordum- gerçi hala 15 saat var gelmesine...15 saatte neler olur neler, dilimi ısırayım...Kızım artık yandaki resimdeki gibi, bazen onu sıkıştırmaktan korkuyorum ama ne yapabilirim ki, oturmak, kalkmak, uyumak...ne yapsan yer açamıyorsun. Hele başının artık yerleştiğini düşününce fena oluyorum. Beni tek rahatlatan şey hareketleri...o zaman rahatlıyorum işte :)

Yine içim rahat etmedi, tuttum başka bir doktordan randevu aldım. Bu kez VBAC (ssvd) konusunda istekli ve daha önce bunu yaptırmış olan Ebru hanım...Cumartesi günü gidip onunla konuşacağım ve artık nihayet, inşallah umuyorum ki kararımı vereceğim, yoksa İmge zaten benim kararımı falan dinlemeyecek. 39. haftanın içindeyim artık şakası yok bu işin :) Eğer ben de kızımı biliyorsam babasını beklemiştir o zaten. Babası gelince tutar hemen pat diye doğmaya kalkar :) Ebru hanımın VBAC yaptırması da sanırım bir elin 5 parmağını geçmemiştir ama olsun olabiliyor demek ki. Ha diyelim ki bir şeyler ters gitti sezaryen (Ekin'in deyimiyle sezercik) oldum, o zamanda Ebru hanımın beni kandırmadığını bilirim en azından. Kimse kusura bakmasın ama doktorlara güvenim bu konuda koooskocaman bir sıfır!!!!


Bugün fıstığım Ada geldi, İmge'yi sevdi, ona Fransızca 1den 10a kadar saymayı öğretiyor Ada ablası. Her geldiğinde karnıma eğilip başlıyor an - dö- tua diye saymaya. Bu rakamlar elbette böyle yazılmıyordur ve eminim çok komik durdular şimdi ama walla hiiiç internetten aratıp da yazacak falan halim yok benim. Kitap okuyamıyorum kaldı ki Fransızca heceleyeyim. Konsantrasyon sıfırın altında... Tek yaptığım facebook'da çiftçilik yapmak ve kafe işletmek :pppp İmge doğunca nasılsa bunlar hayatımdan tamamen yok olup gidecek, fırsatım varken yapayım bari :)

Uyku kardeşim ver elini...

Minik kurbağa minik kurbağa kuyruğun nerede... diye ninni söyleyesim var benim ama İmge'nin dinleyesi yok anlaşılan ki tık yok hanımefendide... Gerçi o benim aceleciliğim, kzım bugüne bugün daha 38 haftayı yeni bitirdi. 38-40 hafta arası normal yani ama biz o döneme daha yeni girdik. Evet teknik olarak artık any time now ama sanırım İmge'nin bundan haberi yok. Ara ara gizlice fısıldıyorum ona, kızım bak sen bu ara kendiliğinden gelmezsen bu doktor amca ve de teyzeler zorla çekip seni çıkaracak seni diyorum ama bir bildiği var heralde kızımın... Şu anda saat gece 01.13 yine uykusuzum...aslında çoktan yatmıştım ama uyku nerdeeee....Fikret Kızılok gibi mırıldanıyorum işte ben de uyku kardeşim ver elini diye...

Bir türlü sezaryen ile barışamadım, ne takıntılı bir insanmışım ben yahu...Hala son anda bir şeyler olur, bir mucize olur diye beklemekteyim. Allah bana akıl fikir versin. Bu yaştan sonra verir mi bilinmez ama elde olanla yetinmek zorundayım galiba :)

Bugün öğrendiğime göre özel hastanelerin bazıları ameliyathanede istediğin müziğin çalmasına izin veriyorlarmış. Akşamdan beri düşünüyorum benimki izin veriyorsa acaba ne dinlesem o esnada diye...Aklıma Kanal E2'nin jeneriğinden başka bir şey gelmedi: "Born to be Wild" :pppppp Biraz daha düşüneyim en iyisi ben...

Kızım artık alabildiği kiloyu almış durumda...ve boyu bir pırasa kadar (son haftalarda sebze benzetmelerinin iyice saçmaladığını yazmıştım zaten). Artık ellerini güçlü bir şekilde yumruk yapabiliyor - bu bir hayatta kalma refleksiymiş...Doğumda anne ölürse bebek belki hayatta kalabilir diye kavrama, yere basma, yüzme vb. refleksleri var çocukların. Çoğu refleks bir süre sonra kayboluyor. Şu insanoğlunun hayatta kalma güdüsü inanaılmaz. Kızımın tüm organları artık dışarıdaki dünyaya uyum sağlayacak kadar gelişmiş durumda. Doğduğunda ne büyük bir şok yaşayacak hepsi bir bilseler! Özellikle de akciğerler! Ha bu arada normal doğumun bir faydası da doğum kanalından geçerken, sıkışma sayesinde bebeğin akciğerlerindeki suyun boşalmasıymış. Oysa sezaryen de bu su kalıyor ve bebeğin fazladan oksijen takviyesine ihtiyacı oluyor. Neyse efendim, bu bahsi kapatalım...

Kızımın göz rengini de çok merak ediyorum. 9 aya kadar sabitlenmiyor bebeklerin göz rengi çünkü gözün iris tabakasındaki renk pigmentleri 9 ayda ancak sabitleniyormuş. Az çok belli olur sanırım yine de...

Son olarak, kızımın yeleğini 2 günde ördüm ve bitirdim. Hatta hastaneye o yeleği götüreceğim. Resmi eklerim bir ara...

20 Aralık 2009 Pazar

Jingle Bells Jingle Bells...



desem...acaba yılbaşı havasına girer miyim?
Eve hapisim diye yazıp duruyorum ama aslında o kadar da vahim değil durumum. Geçenlerde arkadaşlarımla görüştük sevgili Eser'ciğimin evinde... Ne kadar güzel bir gün oldu. Neler yaşadık neler birlikte biz onlarla. Sırayla evlilikler, doğumlar ve bazen de acılar yaşadık ama hep beraberdik. İşte benim güzel arkadaşlarım sağda...

Bugün de sevgili yeğenim Ada'cığımın doğumgününü kutladık. Bu yıl okula başladı Ada ve o nedenle sınıf arkadaşlarını da davet etmiştik doğumgününe... Armada'da Magicland'de kutladık doğumgününü... Onlar çılgınlar gibi eğlendi tabii ama biz büyükler biraz gürültüden muzdarip olduk. Olsun, önemli olan eğlenmeleri....İşte kuzum Ada'cığım ve artık gün sayan teyzesi...ne kadar şirin pamuk prensesim benim :) Armada'nın bulunduğumuz katı tam da Bayındır hastanesine bakıyordu, ara ara gözüm takılmadı değil hani hastaneye...Bu hastane işleri vs. beni aslında çok ciddi geriyor. Zaten günün sonunda Ekin'le eften püften bir şey için tartışıp biraz ağladım. Sanırım biraz gözyaşı dökmeye ihtiyacım vardı bir bahane yarattım ben de...

Okuduğuma göre epiduralde şöyle bir uygulama da mümkün; bebek çıktıktan sonra dikiş nakış:pppp işleri sırasında uyutulabiliyormuşsun. Ben de bunu rica edeceğim anestezistimden mümkünse. Önemli olan kızımın sağ salim olduğunu görmek benim için sonra yarım saatliğine uyusam da olur, hatta daha bile iyi olur.Hala içime sinmiyor bu sezaryen olayı ama artık buna kafa yormaktan sıkıldım. Kendime bu güzel süreci zehir ettiğimi de fark ettim .O nedenle konuşmayacağım --- diyorum ama çenem durmuyor ki :pppp. Bütün kadın doğum doktorları ellerinde neşter sanki sözleşmiş gibi hamile kadınları kovalamakta gibi geliyor bana. E insanın olaya ilişkin algısı bu olursa stresli olmaz mı??? Olur!!!!

Neyse, daha tatlı konulara geleyim... Kızımın hastane odasının ka
pısı için süs yaptım bu hafta bir de...Hiç fena olmadı. Biraz fazla süslü oldu sanki ama olsun...babası muhtemelen nazar boncuğu eksik diyecek ama onu da o gelince birlikte alırız artık. Bugün de artık nihayet kızıma bir tane pembe yelek başlayacağım. Yeter artık şekerdi, süstü, püstü canım. İnsan bir tane de yelek örmez mi çocuğuna :))))) Bir tane de son halimden resim ekliyorum aşağıya. İmge ve ben 38 haftalık olduk artık. Sadece 12 kilo aldım ve kendimden gayet memnunum. İnsanlar da çok az kilo aldığımı derli toplu durduğumu söylüyorlar seviniyorum. İçimdeki şeytan fısıldıyor tabii arada, sakın kilosu düşük olmasın kızının diye ama kararlıyım ben bu şeytanları hiiiiç dinlemeyeceğim artık. Hele ki ameliyat günü asssssssla :) Resme bakınca yüzümün gözümün ne kadar şiştiğini gördüm. Aslında çok fazla ödem olmadı bende ama demek ki yine de şiş oluyor insan. Bu resimde sanki sabah yeni uyanmışım gibi çıkmışım.